
Günler herkes için güzel geçiyordu, benimle birlikte 60 civarında kişi daha
"bilgisayar programcılığı" bölümünü işaretlemişti öss tercihlerinde.
sarışın,
esmer çok güzel kızlar vardı bölümde, tabii bunun yanında çirkinler de!
sonra onların peşinde koşan çeşitli illerden gelmiş kardeşlerimiz...
ben
hep bunun ve buna benzer sosyal ne varsa herşeyin dışına attım
kendimi... onlar benim için rakiptiler, bunun belki de hiçbir zaman
farkında olmadılar ama benim için hepsi öyleydiler...
Farkında değildiler çünkü onların amaçları ile benim amaçlarım çok farklıydı. benim en büyük amacım okul bittiğinde sağlam bir programcı olup kendi ayaklarım üzerinde durabilmekken onların en büyük amaçları ise dersleri başarı ile geçip evlerine yıldızlı karneler götürmekti.
"Programcılık"
ile ilgisi olmayan derslerin hemen hepsinde nerdeyse tamamen silik bir
öğrenciydim, çünkü tarih, edebiyat ya da ingilizce umrumda değildi tek derdim, programlama dillerini öğrenebilmekti. amacım sadece öğrenmek olduğu için ilk zamanlar programlama derslerinde de biraz
zorlanmıştım. ilk Qbasic sınavımı hatırlıyorum da, herkes 60-70
civarında alırken ben sadece 40 alabilmiştim. toplam 5 soru vardı
soruların hepsi 20'şer puan ve ben sınavda sadece 2 soru cevaplamıştım.
3. sorunun başlığını atıp tam çözümünü düşünüp yazacakken Mustafa
hoca'nın başımda dikildiğini farketmiştim. süre dolmuştu. ben sınav
süresinde sadece iki soru yaparken diğerlerinin tüm soruları cevaplayabilmesi
beni bir süre düşündürmüştü ki ilerleyen zamanda anlayacağım acı
gerçek, insanlar programlama dersinde, programcı olmak için temel
derlerden birinde kendilerine hayatlarında hiçkimsenin yapamayacağı
kadar büyük bir kötülüğü yapmalarıydı. yaptıkları hocanın daha önce
derslerde örnek olarak gösterdiği program parçacıklarını ezberleyip
sınavdan geçmekti.
sonra diğer arkadaşlarımın bu durumunu
öğrendiğimde o dersten o puanla kaldığım için hiç pişman olmamıştım.
kaybeden ben değildim kesinlikle onlardı. yapmam gerekeni biliyordum. sonuçta problemleri çözmekle ilgili bir
sorunum yoktu. ezber yapmak kesinlikle bana göre değildi. yapmam
gereken tek şey, problem çözüm süremi hızlandırmaktı. ve tabii kağıda
aktarma hızımı da. 1. sınıfın 2. dönemindeydik. ve ben bütün
programlama derslerinden iyi notlarla geçmeyi başarmıştım.
allahtan
yalnız değildim, benim gibi düşünen (bir elin parmaklarını geçmeyecek
kadar) arkadaşım vardı. hocalar tarafından da fişlenmiştik zaten. ama
kötü anlamda değil.
o arkadaşlarla en ortak noktamız, okulu
bitirmek gibi bir derdimizin olmamasıydı. biliyorduk ki o okul öyle ya da böyle
bir şekilde bitecekti. önemli olan okuldan örgün olarak ayrıldığımızda
piyasada bizi bekleyen tek dişi kalmış canavarlarla ne şekilde mücadele
edeceğimizdi..
bazen bu arkadaşlarla oturup zil zurna içerdik,
peki içerken muhabbetimiz ne olurdu? okulda ki sarışınlar ya da
esmerler umrumuzda değildi, tek derdimiz bilgisayar programcılığıydı,
hepimiz konuşturmalıydık bilgisayarı. bilgisayardan konuşmalıydık
sürekli. "borland delphi install shield" kullanmak delikanlı
programcıyı bozar mıydı? yoksa akıllı programcı gereksiz kod yazmaz
"install shield" 'i hazır olarak kullanır geçer miydi? sonra "install
shield" e içelim bu kadehimizi de deyip rakılarımızı yenilerdik...
sonra
o günlerimiz hırsla , kim daha güzel programlar yazdı derken geçip
gitti ve yollarımız ayrıldı... çoğumuzun okulu bitmedi ama örgün olarak
okulla ilişiğimiz kesildiği için iş hayatına hemen atılmıştık, murat
izmirde kendi şirketini kurmuş, ben mezun olmamdan daha bir hafta
geçmeden istanbulda bir şirkette işe başlamıştım.
o ezberci
arkadaşlar mı ne oldu? onların çoğu bildiğim kadarıyla sonradan aslında
programcılığı çok fazla sevmediklerini anlayıp başka mesleklerde
şanslarını denemeye karar vermişler... ve bildiğim kadarıyla bizim 4 yılda zorlayarak bitirdiğimiz üniversiteyi onlar 2 yılda şak diye bitirmişler... hayat işte ne yaparsın :-)
diyeceğim o ki, bu hayatta bişey olmak kolay değil, enver'in dediği gibi biraz kanırtmak lazım.. class="post-footer"> by <$BlogItDavut Topcanref="<$BlogIthttp://davuttopcan.blogspot.com/2006/11/u-hayatta-ne-iin-ne-kadar-kanrttnz.html"permanent link"><$BlogIt16:25>


-
<$BlogCoBazen acıdırki hayat insanları istemedikleri yerlere götürüyor. Bilgisayar Teknik Liselerinden mezun çocukların çoğu zaman tek alternatifi Bilg.Prog.M.Y.O.'ları , belkide o çocukların başarısızlığının kaynağı budur. Belkide ana neden hayattaki doğal seleksiyondur. Zayıf olanlar mutlaka elenecektir. Ekrem Pakdemirli Ege Üniversitesinde termodinamik dersinin ilk gününde kürsüye çıkıp ; "Biz hepinizi Makine Mühendisi yapmaya söz vermedik" derken belkide bu doğal seleksiyonu vurgulamak istemiştir. Sadece sizin sınıfınızda değil genel olarak tüm bölümlerde durum budur ve sadece yeterince idealist olan çocuklar okudukları mesleği layıkıyla uygulayabilecektir. Ekrem Pakdemirli 'nin sözlerinin devamını "aranızdan 3 kişiyi kurtarmak bizim için yeterlidir" diye bitirmesinin nedeni belkide budur.
Umarım siz ve o birkaç arkadaşınız yeterince kanırtmıştır. - <$BlogCo9 Aralık 2006 14:27:00 GMT+2ogCo
<$BlogItYorum Gönder
yazar hakkinda
Merhabalar, ben Davut Topcan
Buraya eminim ki bir sürü şey yazacağım ancak şimdi tasarımı tamamlamalıyım..!
eski yazılar
