<$BlogIt16:59br />
<$BlogIt
Yarın hastaneye yatıyorum günlük... yapılacak tetkiklerden sonra ciddi bir ameliyat geçireceğim..

Hani olur da ameliyat masasında kalırsam, hakkını helal et olur mu?

bu işler böyledir be günlük, ölüm yakınına kadar sokulduğunda tuhaf bir soğukluk hissedersin bedeninde. eğer yaptıklarının doğru olduğundan da eminsen ölmekten de çok korkmazsın... korkmuyorum be günlük. sadece merak ediyorum... eğer ölürsem bir anlamda gerçekleri de görme fırsatım olacak.. bu hayatı o kadar da eğlenceli yaşayamadık, olsun... diğer taraf nasıl diye merak ediyorum...

iki ihtimal var,
*** ya gerçekten inandığımız gibi cennet ,cehennem falan olacak ve ben bu hastalıklı bedenimden kurtulup o tarafta bana ayrılan suit'de keyfime bakacağım...
*** diğer ihtimali düşünmek istemiyorum... toprak olup gitmek fikri hiç cazip gelmiyor...

Hoşçakalın, beni seven sevmeyen herkese...

Eğer hayattaysam bir zaman sonra yeniden yazmaya başlarım, görüşürüz gene! değilsem .. boşverin...

Etiketler:

class="post-footer"> by <$BlogItDavut Topcanref="<$BlogIthttp://davuttopcan.blogspot.com/2008/12/veda-yazisi.html"permanent link"><$BlogIt16:59> sende yap! | ne demişler?

<$BlogIt22:34br />

<$BlogItisyan

<$BlogIt
Bugün canım her zamankinden daha da sıkkın günlük... bol bol ölümü düşündüm. intihar etmek bile geçti aklımdan... Mantıksız biri değilim... kendi iç çatışmalarımın arasında kaybolmak üzereyim sadece...

Bugün'ün bu kadar kötü olmasını sağlayan diğer etken de dün gece gördüğüm rüya... Evet çok kötü bir rüya gördüm... Hastanedeydim, artık hiç yemek yiyemiyordum. yemek borumun iç kısmında bir kanser hücresi kanıyordu yapılan testlerde...

Beni ameliyata aldılar acilen.. yemek borumu da kesmek için! sonra yeniden kemoterapi ve radyoterapi öneriyordu doktorlar...

Hayat benim için yeniden durmak üzereydi...

ve rüya bitti....

Tüm gün bu rüyanın etkisindeydim. evet sadece basit bir rüya! beni böyle alt üst etti.. tüm gerçeklerimi yeniden gözlerimin önüne serdi.

Farkettim ki benim için artık bu hayatta yaşanacak pek birşey yok.. Hiç kendinize sordunuz mu ne için yaşıyorum diye..

Gün boyunca kendime bu soruyu defalarca sordum...

Ne için yaşıyorum ben?

cevap koca bir sessizlik... çünkü artık hayatın bana vereceklerinden çok benden aldıkları ve alacakları gerçeği var sadece ortada...

Evet ne için yaşıyorum?

hiç bir amaç bırakmadı bende bu hastalık... hiç birşey yiyip içemiyorum artık.. ve bu durum günden güne kötüleşiyor... her gün bir önce ki günden daha az yiyip daha fazla kusuyorum... serum ile beslenmenin eşiğindeyim..

Şimdi kendimize bir yalan söyleyelim hadi... bir insan serum ile beslenerek de devam ettirebilir hayatını! Ve şimdi bu yalana inanalım...

Kendimi inandıramadım günlük.. olmuyor.. Can denilen şeyin tatlı olduğunu biliyorum ama başkalarına muhtaç bir hayat yaşamak ise katlanılır birşey değil...

böyledir bu işler yağmur en serseri hali ile yağmaktadır.. yürümeye başlarsınız... ne yöne ve nereye gittiğinizi bilmezsiniz... öylece yürürsünüz sadece.. sırılsıklam olmuşsunuzdur ama burnunuzun üstünden damlayan bir damla haricinde hissetmezsiniz hiçbirşey...

düşüncelerinizin en temiz hali size birtek kurşun tanesi önermektedir, çok zor olmadığını söyler aklınız size, dini duygularınız o kadar da ön planda değildir artık...

işte tam da burada hayatın altın kuralı işlemeye başlayıverir,

"zayıf halka mutlaka elenir"

ve bu karmaşanın için de bir tane cevap inci gibi parlamaktadır.. tek bir hamlede bu işi bitirmek... acısız! sancısız....

Eğer bir Allah varsa beni affeder mi?.....
class="post-footer"> by <$BlogItDavut Topcanref="<$BlogIthttp://davuttopcan.blogspot.com/2008/12/isyan.html"permanent link"><$BlogIt22:34> sende yap!
| ne demişler?

<$BlogIt22:29br />

<$BlogItsona yaklaşıyoruz..

<$BlogIt
Günlük,

Projeyi teslim etmeyi başardık bugün... işler konusunda hedeflerimin önündeyim... lakin sağlığım hiç iyi değil be günlük...
class="post-footer"> by <$BlogItDavut Topcanref="<$BlogIthttp://davuttopcan.blogspot.com/2008/12/sona-yaklayoruz.html"permanent link"><$BlogIt22:29> sende yap!
| ne demişler?

<$BlogIt20:22br />

<$BlogItözet

<$BlogIt
Kısaca nerdeyim, ne yapıyorum, ne yapacağım..

İleride sağlık durumu ile ilgili daha yazacağım ama kısa bir not düşmek istiyorum, yemek yiyememe sorunu son günlerde yediğimi de kusmaya dönüştü.. İşyerinde iki kere kustum bugün, dün de kusmuştum. (yakında adım kusan adama çıkabilir.) Kimse bir çare önermiyor. Yakında serum ile beslenme olayına geçeceğim gibi görünüyor..

İşyerinde bir proje için son günlerde gece gündüz çalışıyorum. Proje dead-line'ı yarın. Şu an evden şirket bilgisayarıma bağlandım ve kod yazıyorum... Epey bir yol katettim, geriye servis güvenlik işleri falan kaldı onları da yazdıktan sonra proje yarına hazır olacak..

Bu gece sabahlayacağım gibi görünüyor.. Sabah da projenin kodlarını gönderip işe gitmeyebilirim.. belki de giderim bilmiyorum..

Kod yazmaya devamm.... daha müsait bir zamanda görüşmek üzere...

Etiketler:

class="post-footer"> by <$BlogItDavut Topcanref="<$BlogIthttp://davuttopcan.blogspot.com/2008/12/zet.html"permanent link"><$BlogIt20:22> sende yap! | ne demişler?

<$BlogIt23:29br />

<$BlogIthaftanın sözleri

<$BlogIt
bir ihtimal daha var
belki sen gelirsin
bu bir hayal bilirsin
yüreğim affedersin

benimle olmayacaksın
kuvvetle ihtimal
belki de kalırsın?
ne güzel bir ihtimal..

by gece yolcuları

Etiketler:

class="post-footer"> by <$BlogItDavut Topcanref="<$BlogIthttp://davuttopcan.blogspot.com/2008/12/haftann-szleri.html"permanent link"><$BlogIt23:29> sende yap! | ne demişler?

<$BlogIt01:07br />

<$BlogItzor be günlük..

<$BlogIt
Herkesin en yakınında birileri vardır mutlaka... Benim ki babam!

Annemin işleri vardı, biz baba oğul kahve içmeye gidelim dedik.. karşılıklı oturduk, havadan sudan konuşuyorduk sadece, sonra birden gelecekten açıldı konu... aynı anda sustuk... gözlerimi kaçırmaya çalıştım. olmadı. aklımı okudu.. gözleri üzerimdeydi, beynimin dört tarafını kuşatmıştı sanki , ne yöne düşünsem anlıyordu.

susuyorduk ikimiz de ve hiç konuşmadığımız kadar çok şey konuştuk o sessizlikte, tek kelime etmeden de konuşabilirmiş insan... tek kelime duymadan da anlayabilirmiş kaşısındakini, arada güçlü bir bağ olduğunda..

sonra..

gözlerimden bir damla yaş süzüldü..

aynı anda onun da...

sonra ikinci, üç.. dört... ve .............

Etiketler:

class="post-footer"> by <$BlogItDavut Topcanref="<$BlogIthttp://davuttopcan.blogspot.com/2008/12/zor-be-gnlk.html"permanent link"><$BlogIt01:07> sende yap! | ne demişler?

<$BlogIt23:02br />

<$BlogItChai Tea Latte

<$BlogIt
Süt, Çay, (az miktarda kahve?) ve Tarçın ile hazırlanan müthiş lezzettir kendisi...

Midesini aldırmadan önce kahve kültürü "türk kahvesi"nden ibaret olan bir adam olarak , Star Bucks ve benzeri mekanlara yönelik tepkisel yaklaşımımı kırmayı başaran süper içecek...

Yıllardır kahve denilen şeyin yapamadığı bağımlılığı iki haftada yapmıştır mübarek içecek..

Tarafıma S. tarafından musallat edilmiştir...

Gecenin bir vakti aklıma geldiğinde olsa da içsem dediğim, gündüzün bir vakti ise hiç düşünmeden eşofmanlarımla atlayıp arabama, İstinye Park'a kadar gidip Grande (neden büyük boy demiyoruz?) Chai Tea Latte.. çabuuuk diyerek alıp, üçüncü yudumdan , bilemedin dördüncü yudumdan sonra yüzüme rahatlamışlığın o efsanevi gülümsemesini yerleştiren şahane içecek..

Ayrıyetten Grande boy olan bu arkadaş 240 kalori gelmekteymiş.. Şüper..

"Şüper = Şahane + Süper " kırması bir edavat.. kütüphaneme yeni dahil ettim, bundan sonra da bol bol kullanacağım gibi..

Bu arada olur da bir gün bir arkadaş ısrarı ile yolum Gloria Jeans'a düşer ise orada ne içerim , orda da varmı ola ki böyle bir lezzet diye kara kara düşünürken ("ooooh my god" pozları), onların da "Oregon Tea" diye birşeylerinin olduğunu öğrenince tüm karanlıklar bir anda çıkıverdi aydınlığa...

Etiketler:

class="post-footer"> by <$BlogItDavut Topcanref="<$BlogIthttp://davuttopcan.blogspot.com/2008/12/chai-tea-latte.html"permanent link"><$BlogIt23:02> sende yap! | ne demişler?

<$BlogIt20:36br />

<$BlogItMac OS X vs Windows

<$BlogIt
Bugünlerde bir işletim sistemi göçü yapıyorum, Geçen yıl aldığım MacBook'umda iki adet
işletim sistemi kurulu idi, biri malum Mac OS X, diğeri ise Windows...

İkisini de değişik zamanlarda ama windows tarafını biraz daha ağırlıklı olarak kullanıyordum, lakin son günlerde iyiden iyiye beni rahatsız eden performans sorunları olmaya başladı.

Karşılaştırmalar ile Mac OS X işletim sistemini tam zamanlı kullanmaya karar verdim, işte o karşılaşmalar şöyle;

Windows XP: Tam anlamıyla bir virüs çöplüğü.
Mac OS X : Virüsten eser yok.

Windows XP: Açılış hızı 30 sn ile 1~ dk arasında, kapanırken bazen bilinmeyen bir hata verip kapanmayabiliyor.
Mac OS X : Açılış hızı 10 sn ile 25 sn arasında, Kapanış hızı 5 sn ile 15 sn arasında..

Windows XP: Güç yönetimi çok zayıf, daha yeni sayılabilecek bir pilim olmasına rağmen şarj edilmiş bir pili en fazla 2,30 saat kullanabiliyor.
Mac OS X : Güç yönetimi mükemmel, 5 saate kadar dayanıyor.

Windows XP: Suspend ve Hibernate geçiş zamanları Mac'e göre yavaş.
Mac OS X : Suspend ve Hibernate geçiş hızı aşağı yukarı ışık hızı :P değil tabii ki ama gerçekte çok hızlı.

Windows XP: Görsellik kısmı biraz göreceli lakin XP ve Vistayı birlikte ele alırsak , görsellik ayar düğmesini en üst düzeye getirdiğinizde ciddi bir kaynak tüketiyor ve bence karşılığını da vermiyor.
Mac OS X : Görsellik default olarak en üst düzeyde geliyor, bunu XP ile kıyaslamıyorum bile, Vista ile kıyaslayınca ise Vistaya oranla nerdeyse hiç kaynak tüketmeden maximum görsellik veriyor. Ekran geçişleri ikonlar ve masaüstü geçişleri müthiş.

Windows XP: Paket yöneticisi (Program installation) mükemmel.. Bir kaç tık ile eğitilemez bir geri zekalının bile program kurup (kullanmasına?) olanak sağlayacak düzeyde geliştirilmiş.
Mac OS X : Paket yöneticisi orta düzeyin üstünde.. Çoğu projenin Mac OS X desteği var. DMG dosyasını indiripbir kaç tık ile istediğiniz programı kolayca kurup kullanabiliyorsunuz. Lakin eğer kullanmak istediğiniz programın developerları mac os x için bir paket yapmamışsa işler biraz zorlaşabilir.

Windows XP: Firewall olarak Windows Güvenlik duvarı kullanıyor,
Mac OS X : IPFW isimli kurumsal firmaların tercih ettikleri ciddi bir firewall kolay bir kullanım arayüzü ile geliyor.

Windows XP: Msn Messenger, Gtalk vs gibi uygulamalar rahatça kullanılabiliyor. Görüntülü ve Sesli meeting yapılabiliyor.
Mac OS X : Aynı programlar ve daha fazla protokol desteği ile kullanılabiliyor.

Windows XP: Cisco VPN ile Remote Desktop Connection kullanarak şirkette ki bilgisayarıma bağlanıp DotNet C# projelerimi geliştiriyordum.
Mac OS X : Aynı şekilde Mac OS X üzerinden de şirketle ilgili Dot Net C# kodu yazacağım zaman VPN ile RDC kullanarak şirkete bağlanıp rahatça işlerimi halledebiliyorum.

Windows XP: iTunes ile iPhone Syncronizasyon'umu yapıyordum.
Mac OS X : iTunes zaten Apple'ın ürünü,

Windows XP: Delphi ile kod geliştirebiliyordum, ama artık Delphi devri sona erdi gibi. Özel projelerde DotNet veya Java tercih ediyorum. Tüm bunların hepsini çalıştırabiliyor.
Mac OS X : Bu kısımda biraz kısıtlanıyoruz, Enver'in de Linux listesinde yazdığı gibi Windows kod geliştirmek için iyi bir platform. Eğer kod geliştiricisi iseniz tercihlerinizi kullandığınız platforma göre yapmanız gerekebilir. Burada kod geliştiricisi olarak benim tercihim de aslında biraz belli.. Evden yapacağım bir proje ise Java veya PHP tercih ediyorum. Yok ille de yazacağım program windows platformunda çalışmalı ise şirket bilgisayarıma bağlanıp orda kurulu olan Delphi, DotNet ~ dillerinden birinde işimi rahatça halledebiliyorum. Sonuç olarak Mac OS X bu anlamda biraz eksik..

Windows XP:
Müzik dinleme, Film izleme ve daha bir sürü multimedya işimi rahatça halledebiliyorum.
Mac OS X : Multimedya konusunda Mac OS X bir kaç adım önde diyebilirim.

Windows XP: Firefox ve IE kullanarak internette fink atıyordum... Tabii bazı sitelere girdiğimde ekstra açılan pencerelerin virüsleriyle canımı yakmasını saymazsak.
Mac OS X : Burada ise Firefox ve Safari (daha çok Safari) ile o site senin bu site benim rahatca gezebiliyorum... Sitelerin içine gömülmüş bazı JS böcekleri de pek canımı yakamıyor açıkçası... Sadece insanlara bulaşabilen bir mikrobun makinanın üstüne düşmesi gibi oluyor..

Windows XP: Oldukça yavaş..
Mac OS X : Çok hızlı..

Sonuç olarak Mac OS X her alanda ihtiyacımı karşılıyor şimdilik... ve MacBook üzerinde müthiş çalışıyor.

Sevgiler..
this post writed on the Mac OS

Etiketler: , , ,

class="post-footer"> by <$BlogItDavut Topcanref="<$BlogIthttp://davuttopcan.blogspot.com/2008/12/mac-os-x-vs-windows.html"permanent link"><$BlogIt20:36> sende yap! | ne demişler?

<$BlogIt16:10br />

<$BlogItPHP ile bir klasörü alt klasör ve dosyalarla birlikte hedef klasöre kopyalayan script

<$BlogIt
Bilindiği üzere her dosyanın bir oluşturulma zamanı, değiştirilme zamanı ve erişim zamanı vardır. Düşünün ki bir klasörünüz ve altında iç içe klasörler içinde nerde olduğunu bilemediğiniz bir sürü dosyanız var.. Bunları aynı şekilde hedef bir dizine kopyalamak istiyorsunuz, yalnız updated zaman'larının üzerinden en az 1 dakika geçmiş olmasını istiyorsunuz. İşte bu script o işi yapıyor. Konsol tabanlı olarak test edilmiştir. Lakin apache ile web ortamından da çalışacağına eminim.

Kod
şurada, kod tamamiyle özgürdür, dileyen alır, değiştirir, kullanır.


Etiketler: ,

class="post-footer"> by <$BlogItDavut Topcanref="<$BlogIthttp://davuttopcan.blogspot.com/2008/12/php-ile-bir-klasr-alt-klasr-ve.html"permanent link"><$BlogIt16:10> sende yap! | ne demişler?

<$BlogIt13:39br />

<$BlogIt.. gitti..

<$BlogIt
Son günlerde en büyük destekçim S. oldu, hastanede bile yalnız bırakmadı sağolsun. O gergin günümde neşemi biraz olsun yerine getirmeyi başarmıştı.

Dün akşam Singapur'a gitti. AHL'dan yolcu ettim onu, uçak saatinin gelmesini beklerken elimizde Çay Tea Latte'lerimiz ve limonlu turtamızı tırtıklayarak son muhabbetlerimizi yaptık.. sonra ve gitti...

Edit : Ortak arkadaşlardan gelen manalı soruların önünü kesmek için resim ve isim bilgisi kaldırılmıştır... Benim için kendisi sadece arkadaştır ve kalbim hala başka biri için atmaktadır.. (Ortak arkadaşlar : Barış ve Hasan!)

Etiketler:

class="post-footer"> by <$BlogItDavut Topcanref="<$BlogIthttp://davuttopcan.blogspot.com/2008/12/s-gitti.html"permanent link"><$BlogIt13:39> sende yap! | ne demişler?

<$BlogIt21:19br />

<$BlogItküçük avuçlarım var

<$BlogIt
Bir telaşım var günlük, yolda yürürken aklını yitirmiş birinin gittiği yönü bilmeden ama gittiği yere bir an önceye varmaya çalışırcaasına koşar adımlarla yürümesi gibi hızlı yürümemin bir açıklaması var elbet, oturduğumda haldur huldur kod yazmamın, toplamda bir dakikamı bile boş geçirmeyişimin bir anlamı olmalı. 

Bir A noktasından bir B noktasına erişim yapmaya çalışır haldeyim sürekli olarak. Lakin bir B noktası olduğundan bile emin değilim. ve muhtemelen bir B noktası yok.... İki yönü de bilip olmayan yöne hızlıca gitmenin bir açıklaması aklını yitirmek gibi görünüyor evet.. 

Hayır aklını yitirmek bu değil.

Nereye koşuyorum? nedir bu telaş?

Biliyorum ki ömrüm kazandıklarımla istediğim arabayı almaya yetecek kadar uzun değil, belki hayatımın projesini bitirip ün yapmama yetecek kadar da uzun değil. Mutlu bir aşk hikayesinde başrol oynama hakkımı ise başka birilerine devredeli çok oldu.

Peki bu ne?

Nedir bu telaş?

Doktor kapıdan girer, oda da 4 kişisinizdir, odada en yakın arkadaşın, baban, annen ve sen varsındır...Doktor arkadaşına döner ve "siz dışarıda bekler misiniz" der... arkadaşım durumu kavrayamaz, bizler ise izlemekteyizdir doktoru. Arkadaşım Engin "ben" der.. Doktor sözü arkadaşımın ağzına tıkar ve "aileden olmayanlar lütfen dışarı çıksın" der.. 

İşte o dakikadır hayatınızın en önemli dakikalarından biri ve boğazınıza birşeyler 
düğümleniverir. O düğümü çözmek umrunuzda olmaz bir zaman, dikkat kesilir doktoru dinlersiniz..

Hayırdır doktor?

Doktor sizin en az acıyacak yerinizi anlamaya çalışırcasına bakar yüzünüze, bilemez, bulamaz! 

O anda bilirsiniz ki Doktor'un iki dudağı arasındadır hayatınız! ve hiçbirşeyi ezberlemediğiniz gibi ezberlersiniz o sözleri, ses tonunu, tonlamasını, nerede hızlanıp, nerede yavaşladığını hafızanıza kazırsınız...

Sonra o Doktor'un iki dudağı arasından dökülür gider harfler, kelimeler, cümleler... O cümleleri yerden toplarsınız ve hayatınızın bir bölümünü yıkar, başka bir bölümünü yeniden inşa edersiniz. 

Sonra koşmaya başlarsınız, birşeyleri bir zaman dilimine sığdırmak için... küçücük avuçlarınızla kana kana su içmeye çalışırcasına..  ama kanamayacağınızı bile bile.

Etiketler:

class="post-footer"> by <$BlogItDavut Topcanref="<$BlogIthttp://davuttopcan.blogspot.com/2008/12/kk-avularm-var.html"permanent link"><$BlogIt21:19> sende yap! | ne demişler?

<$BlogIt00:59br />

<$BlogItbıktım hastaneden...

<$BlogIt
Yarın sabah ki operasyon için bu akşamdan hastaneye yatırdı doktorum.

kendimi çok kötü hissediyorum be günlük... b.k gibiyim.

Etiketler:

class="post-footer"> by <$BlogItDavut Topcanref="<$BlogIthttp://davuttopcan.blogspot.com/2008/12/bktm-hastaneden.html"permanent link"><$BlogIt00:59> sende yap! | ne demişler?

arsiv