<$BlogIt
Her daim eğlenceli yazılar yazamayız , hayatın bütünü eğlenceden oluşmuyor malum...

Hani filmlerde izleriz ya, genç bir adam veya kadın vardır ve hastadır, günlerini düzgün yaşar ama arada ya bayılır ya da ağzından, burnundan kan gelir... İşte kendimi öyle hissediyorum bazen. Tüm gücümle hayata tutunmaya çalışırken, çevresel etkenler her ne kadar beni yaralamaya çalışsa da hayatta kalmak için elimden geleni yapıyorum günlük.

Bugünlerde elimde peçeteyle dolanıyorum sürekli, burnumda kanamalar arada bir.. seyrettiğim filmler geliyor aklıma, gülüyorum... Gözlerim dolmuyor gerçekten. Üzülmüyorum. İyileşeceğim!! Yaşayacağım!! ya da öyle birşeyler işte...

(foto: murat suyur)

Ama bildiğim birşey var ki, çok uzun yıllar burada bu yazıları yazıyor olamayacağım. Bu gerçekle barışalı çok zaman oldu.

Bir defterim var günlük. (bilgisayar ortamında değil:) ) Oraya banka şifrelerimi, blog şifremi, bütün bana bağlı ne varsa yazmaya başladım. Hani olur da.....

Hastalanmamıştım o zamanlar daha sene 2006 idi, telefonum çaldı, babam arıyordu. "Efendim baba" dedim, müjdem var oğlum demişti, "hayrolsun baba" dedim, --ailemiz beş kişi bizim, 3 kardeş ve anne , baba-- yerlerimizi aldım oğlum dedi.. -defin yerleri- hayallah baba demiştim. Sonra bir hafta sonra onları ziyarete gittiğimde , beni mezarlığa götürdü ve bizim için aldığı yerleri göstermişti. Baba dedim neden bunu yapıyorsun... "Oğlum" dedi, "bizim yaşımız yerine geldi, bir gün bizden kötü haber gelirse yerimizi mekanımızı bil ki, çok zorlanma" ... Gözlerim dolmuştu aklıma kazımıştım Manisa'da ki o mezar yerlerini...

Günler geçti, zaman durmadı ve geldiğimiz noktada babam artık yanımda ölüm lafını ağzına bile almıyor... Ama ben biliyorum ikimizden biri gerçekten zorlanmayacak... hayata bak... eğer bir dünya tersine dönüyorsa , olayın tanımı bu olmalı..

Ama o kadar kısa değil, F ile bir plan yaptık dün, bu yaz ben iyileşince tam anlamıyla survivor'lık yapacağız, arabaya, bir adet mini buzdolabı, bir çadır, F'in yapacağı börek çörekleri de alıp çıkacağız yola.. Nevşehir şimdilik en belirgin durağımız.. Çok deli plan yaptık çok..

Diyelim ki yoldayız.. yol kenarında süper bir yeşillk gördük, hemen çekiyoruz arabayı, seriyoruz yere sergimizi, uzanıyoruz çayırlara.. Geceleyin otel aramayacağız, ikimiz için bir battaniye olacak yanımızda, üzerimize battaniyeyi örtüp gecenin sessizliğinde testi şarabımızı içip uyuyoruz...

Ya da canımız sıkıldı iniyoruz arabadan deliler gibi dans ediyoruz.. Bachata salsa CD leri ile doldurmak lazım arabayı... biraz da tango...

Bazı akşamlar kendimize süper bir kıyak yapıp her neredeysek oranın en güzel restaurantından bir akşam yemeği çalıyoruz kendimize.

Manyaklığın sınırlarını zorluyoruz kendimizce, yer yön yok... tam bir hafta rüzgar ne tarafa eserse o tarafa kıracağız direksiyonu...

Bakalım kaç kilometre yapacağız..

(yolculukta kullacağımız resmi aracımız da budur, abbas!)

İnsanız işte , biraz da deliysek ölüm bir yana biz yaşayacaklarımızı yaşıyoruz ve hayal kurmaktan vazgeçmiyoruz... belki de son nefesimiz de bile bu böyle olacak.. kimbilir?

Etiketler: ,

class="post-footer"> by <$BlogItDavut Topcanref="<$BlogIthttp://davuttopcan.blogspot.com/2009/03/parca-parca-yokolmak-ve-parca-parca.html"permanent link"><$BlogIt22:44>

<$BlogIt0r!:

<$BlogItYorum Gönder

yazar hakkinda

Merhabalar, ben Davut Topcan

Buraya eminim ki bir sürü şey yazacağım ancak şimdi tasarımı tamamlamalıyım..!

eski yazılar