<$BlogIt
"gece ıslak bastım gaza, söz verdim sana hız yapmamaya ama.
annem hıçkırdı yıllar sonra, babam yenik düşmüş yıllara..."

karanlık bir uykunun ardından "dan" diye gözlerinizi açarsınız geceye, gece karanlıktır, gözlerinin rengi neydi? karanlık rengi! evet evet hatırlıyorum kapkaranlık bakıyordu... o baktığında gündüz geceye dönüyordu... güneşsiz kalıyordu dünya.

ama yemyeşildi gözleri, sadece bakışlarındaydı karanlık... kapkaranlık bakıyordu... dünyası karanlıktı çünkü.. aydınlık ona fazlaydı. aydınlığı tanımıyordu. ilk görüşte kaçmıştı aydınlıktan. gözleri kamaşmıştı.

sonra kahverengiydi... kahverengi benim gözlerimin rengiydi. sonra karanlık oldu. karanlık bakmaya başladım. kaybetmeye başlamıştım çünkü. acı bir kumar oyunuydu çünkü bu... masaya oturmuştum bir kez. tüm varlığımı kaybetmek üzereydim. o anda tek umut bu oyunu alırsam herşeyi düzeltebilirimdi ve o oyunu da kaybettim... gözlerim duman rengine dönmüştü birden... karanlığa da razıydım oysa.. herşeye rağmen!...

"gözlerimin rengini geri verin banaaaaaaaaaaaaaaa" diye çığlıklar atıyordum içimden... yankılar duyamadığım bir yerlerde kaybolup gidiyordu... kaybolmaya çok az zaman kalmıştı...

kumar masasındaydım... artık kaybedecek hiçbirşeyim kalmamıştı.... masadan kalkıp ceketimi almak üzereydim. durdum! herkes bana bakıyordu... masadakiler göz uçlarıyla güvenliğe bakınmaya başlamışlardı.. öyle ya kaybedecek birşeyim kalmamıştı... herşeyi yapabilirdim. tehlikeliydim onlar için...

ceketimi tekrar yerine koydum. elimi kalbimin üzerine doğru götürdüm... iki parmağımı dikleştirip göğsüme sapladım... gözlerimden kan damlaları gelmeye başladı..

gözlerim kan kırmızı rengindeydi artık...

kalbimi çıkarttım.

iki büklüm olmuştum, acı çekiyordum. dizlerimin üzerine çökmüştüm kafam yere doğru eğikti.. gözlerimden kanlar damlıyordu... durmuyordu bir türlü...

masadakiler güvenlik görevlilerine bir el işareti ile ters bir durum olmadığını işaret ediyorlardı...

kalbim iki parmağımın ucundaydı... masanın ortasına koyup tüm kaybettiklerime karşılık son oyunumu oynamak istediğimi söyledim...

kabul ettiler..

öyle ya, değerliydi kaybettiklerim... neler yoktu ki içlerinde? oysa alışabilirim sanmıştım kaybolanlara...

son ellerimizi açtık...

..... ve kaybetmiştim.

gözlerimin rengi yoktu artık.

kendimi bir banka götürüp bıraktım. bankın rengi yoktu. ben yoktum...

çok yalnızdım...

yalnız ölmüştüm. toprağımın rengi yoktu.

... ben yoktum. yok olmuştum.

Etiketler:

class="post-footer"> by <$BlogItDavut Topcanref="<$BlogIthttp://davuttopcan.blogspot.com/2006/12/tm-ehir-alad-sen-gittin-diye.html"permanent link"><$BlogIt19:57>

<$BlogIt0r!:

<$BlogItYorum Gönder

yazar hakkinda

Merhabalar, ben Davut Topcan

Buraya eminim ki bir sürü şey yazacağım ancak şimdi tasarımı tamamlamalıyım..!

eski yazılar