<$BlogIt
Delikanlıyız ya.. entarimizin düğmeleri çift açık.. bağrımız da yanık en delikanlı şekilde..mahallenin köşesinde döndükmüydü.. kızların hepsi ardımızdan bakakalırdı.. ama biz bakmazdık onlara ne de olsa forsumuz yerinde gözümüz yükseklerdeydi.. elimizden bir uçan birde aman dileyen kurtulurdu.. dedim ya delikanlıydık.. elimizde tesbik.. kafamız bozuldumuydu çıkarırdık cebimizden cigaramızı yakardık arkası arkasına.. en afili küfürleri savurarak İstanbul a.. cebimizde üç beş kuruş olsun yeterdi.. gönlümüzdeydi asıl hazinemiz.. ki zaten orayada sığdıramazdık.. o kadar büyüktü yani.. İbrahim sadri nin “Sabri abi” si bizi anlatırdı hiçbir şarkının ve şiirin anlatmadığı kadar.. ve hiç söz işlememişti yüreğimize böylesine..

Ah ulan ah Sabri Abi
Yüreği elinde çocuk
Diz boyu karda açan ahçiçeği
Aşkın kendisi yani
Hürriyetin geleceği
Sert sakallarında vurgun izi


Ah ulan ah…. diye dinledik dizelerini.. sonra kendimize bir ideoloji edinelim dedik.. beceremedik abi.. fiyakamıza uygun bir ideoloji gömleği kalmamış.. getirtelim dediler yok dedik.. sonra çıktık ideoloji dükkanından döndük kürkçü dükkanımıza .. mahallemize.. bizim ideolojimiz de buydu, fiyakamız da hayatımızda burasıydı işte.. küçük bir sokağın içindeki kocaaa bir hayat..
Sonra uğur hapisten çıkmış geldi mahalleye, küçüktü o zamanlar.. sevdiği kıza namusuna yan gözle baktılar diye bıçaklamıştı namussuzları.. ama devletin mahkemesi alayamadı uğurun muhakemesini ve mahkum etti en uzun süreli mahkemle.. altın gibi çocuktu oysa.. kimseye zararı da olmamıştır.. yolda ki karıncanın ayağına basmaya çekinen bir incelikti onunkisi işte bu yüzden affedemedi mahremine namahrem olmaya çalışaları..
Kahvedeydik.. çekti bir sandelye oturdu uğur.. önce sıkı sıkı kucaklaştık kahvenin ortasında.. gönül koyduk neden söylemedin erken çıkacağını mahpustan gelir alırdık seni.. eyvallah dercesine salladı başını.. fiyakasına delikanlılığına hiçbirşey olmamışta.. saçların dedim.. saçların beyazlamış uğur.. başını öne doğru eğdi.. “mahpusta günler geçmiyor be aga…” dedi..
Sonra çıktık dışarı.. gel dedim bize gidelim.. yok dedi durdu yolun ortasında.. “O..” dedi.. o ne yapıyor şimdi.. ilk yıl mektuplarını eksik etmemişti.. sonra azalttı ve hiç yollamamaya başladı.. “O” dedi tekrar.. samsun cigaramı çıkarttım cebimden.. yak dedim.. onlar taşındı üç sene önce bu mahalleden, aldığımız habere göre evlenmiş mühendisin biriynen.. uğur her şeye dayanmıştı da işte bu acı ağır gelmişti ona.. hak etmemişti.. dişlerini sıktı.. gıcırdaması duyuluyordu.. sonra cigarasını yaktı.. ilk nefesi öyle bir çekmişti ki cigara nerdeyse kül olup gidecekti tek nefeste.. uzunca bir süre içinde tuttu dumanı.. sonra ağzından burnunda baca dumanı gibi süzüldü.. “ben..” dedi.. “ben onu böyle mi sevmiştim lan…” .. başını iki elinin arasına alıp zor otudu kaldırım taşlarının üzerine.. sonra uğur o kaldırımdan kalktı.. mahalladen kalktı.. nüfus dairesinin tozlu yapraklarından kalkıp gitti işte.. en fiyakalı hali ile yolladık onu onun seçtiği diyara.. tesbik, fiyakalı gömlek.. topuklu ve sivri burunlu ayakkabılarıyla.. herkes dualar okurken biz.. “eyvallah” diye geçirdik içimizden.. delikanlılığın tamamlanamamış sayfalarına 3-5 sayfa . ve 1 sevda daha eklettirdik.. “Uğur’un…” diye başlayan cümlelerle karalı..

Etiketler:

class="post-footer"> by <$BlogItDavut Topcanref="<$BlogIthttp://davuttopcan.blogspot.com/2006/12/uur.html"permanent link"><$BlogIt22:48>

<$BlogIt0r!:

<$BlogItYorum Gönder

yazar hakkinda

Merhabalar, ben Davut Topcan

Buraya eminim ki bir sürü şey yazacağım ancak şimdi tasarımı tamamlamalıyım..!

eski yazılar